27 Mart 2014 Perşembe

Paul Carson - Soğuk Çelik Kitap Yorumu

Paul Carson – Soğuk Çelik

Polisiye & Gerilim

Sayfa Sayısı: 376
Yayınevi: Altın Bilek Yayınları
Çevirmen: Erdem Atik


KONU: 

Dublindeki bir parkta genç bir kıza ait cansız bir beden bulunur. Kız, vahşice ölüme terk edilmiştir. Cesedin bulunuşunun ardından, olay yerine gelen ekipler, adli psikoloji uzmanının da katıldığı soruşturmayı derinleştirdikçe, bunun basit bir cinayet vakası olmadığı ortaya çıkıyordu. Bu gelişmeler hem Dublin polisi için hem de politikacılar için bir kâbusun başlangıcıydı. Bulunan kız, hükümetin en önemli projelerinden biri olan Kalp Vakfına ait Mercy Hastanesinin başına getirilen Amerikalı bir cerrahın kızıdır. 

Amerikan Hükümeti katilin bulunması için baskı yapmaya başlamışken, Mercy Hastanesinde Frank Clancy ise alışılmadık iki ölüm vakasıyla uğraşıyordu. İki soruşturmanın yönü de aynı tarafa dönmeye başladığında, işin içindeki herkes büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktı.

Paul Carson, Son Görev ve Neşterden sonra, okurlarını yeniden hastane koridorlarında büyük bir gerilimin içine sürüklüyor. İlk satırından son satırına dek temposu hiç düşmeyen Soğuk Çelik, İrlandanın en büyük suç yazarlarından biri kabul edilen ve kitapları milyonlar satan yazarın ustalık eserlerinden biri…

"Carson deha düzeyinde bir kurgu ustası ve öyküye hayat veren bir soluğu üflemeyi başarabilen nadir yeteneklerden."




YORUMUM:


Daha önce çeşitli türlerde kitap okudum ve Polisiye tarzı dizileri, filmleri çok sevsem de kitabını okumayı hiç istemedim. Çünkü sonunu fazla merak ettiğim için hemen sonuna bakmak isteyeceğimi biliyordum. Benim gibi kendine bile spoiler vermeyen birisi için bu berbat bir şey!

Her neyse Soğuk Çelik’in öncelikle kapağı dikkatimi çekti, arka kapak yazısını da okuyunca merak ettim ve başladım.

Kitabın başlarında isimleri karıştırıp, başa döndüğüm zamanlar oldu. Çünkü birkaç sayfada bir farklı bir insandan bahsediyordu yazar. Ama ellinci sayfaya doğru isimler tamamen oturmaya başladığında öyle güzel bir yolculuk başladı ki! Her karakterin bir diğeriyle bağlı çıkması, olayın ilmek ilmek toplanması ve kullanılan dil tam puanlıktı.


İrlanda sokaklarında geçen müthiş bir hikâye. Bir hastanedesiniz, sonra bir karakolda, sonra bir morgda, sonra bir parkta, sonra bir akıl hastanesinde… Karakterlerle birlikte İrlanda’nın kirli yüzünü gezmiş gibi oluyoruz.

Hematoloji uzmanı Doktor Frank Clancy favorimdi! Korkusuzluğu, işine olan hırsına rağmen abartmaması ve ailesini ihmal etmemesi, yeri gelince insanların hayatı için bir ipucunun peşine düşüp nerelere gitmesi…

Dedektif Clark bir operasyondan sonra bacağından ameliyat olmuş ve korkunç ağrılar çeken bir adam. Onun geçirdiği o zor zamanı, ağrılarını, acısını hissettirmiş yazar. Ama acısını hiçe sayarak genç kızın katilini arıyor.

Ve Doktor Dillon! (Normalde karakterlerin adını unutmuş olurdum! Bu kadar aralardaki karakterlerin adını hatırlamam bile mucize!!) İşine bağlı, insanları düşünen, müthiş bir adam imajı vardı.

Kelley’nin toparlanışını izlemek (izlemek diyorum çünkü o kısımlar gözümde canlandı) mükemmeldi.

Birkaç kişiden daha kitabın başındayken nefret ettim. Kitabın yaklaşık ortalarındayken “malum” kişinin kimliğinden emin oldum. Ama yine de onu fark ettikleri andaki şoku yaşatmayı başardı.

Bunun dışında kitabın düzenlemesinde ufak tefek sorunlar vardı. Hatalı kelime açısından. Ufak dikkat eksiklikleriyle ortaya çıkacak hatalardan. Mesela bir yerde “akciğerleri iyiydi, hepatit C’si vardı,” diyor ve ardından devam ediyor, “akciğerlerinden sorunu olmalı.” Mesela burada karaciğer olması gerekiyordu. Birkaç harf eksikliği vardı. Bir de şeye takıldım. “Sofa” kelimesine. Okurken anneme de sordum biz sofa kelimesini kullanıyor muyuz diye, hayır sadece köylerde o da farklı bir anlamda kullanılıyor dedi. Sofa yerine ne bileyim kanepe denilmesi daha iyi olurdu bence.

Ama gerçekten beğendim. Tavsiye ederim.

***---***

Gözlerini kapatmadan evvel son bir kez koltuk değneğine baktı. Sıradan bir koltuk değneğine benziyordu. Karanlıkta gülümsedi. Kendisi ölümün eşiğinden dönüş bir adamdı ve bu yüzden işini tekrar şansa bırakmak niyetinde değildi. Bir düşmanla yüz yüze geldiğinde koltuk değneğinin kendisine dezavantaj sağlayacağını biliyordu. O yüzden koltuk değneğine çelikten bir bıçak monte ettirmişti. Koltuk değneğinin son hali kendisine uzatıldığında, "Benim küçük sürprizim," diye gülümsemişti. "Soğuk çeliğim."

Soğuk Çelik Alıntısı - Düş Çobanı

5 üzerinden tam 4 kepenek aldı benden :)


2 yorum:

  1. çok güzel bi yorum olmuş. Bende nedense son dönemlerde polisiye sevmez oldum=) galiba bu bloguna ilk yorumum ama bayadır kitap yorumlarını takip ediyorum. seni mimledim haber vermek istedim =)
    http://zamskaa.blogspot.com.tr/2014/03/mim-mimi.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haha :)) Hoş geldin, çok teşekkür ederimm :)) Blogla pek ilgilenmiyorum aslında, hoşuma giden ya da hakkında epey dedikodular yapılmış kitapları yorumluyorum :)) Polisiye ben de aşırı sevmem, ama bunu sevdim: ))

      Sil