Üniversiteye giderken berbat bir dört sene yaşadım.
İlk yıl yaşadığım o heyecan, o sevgi, merak her şey bir bir öldü içimde. Dersler desen ağırlaştırılmış lise gibi... Okul desen kampüsün içinde bile değil. Derslere olan ilgimi kaybettikçe okumaya, yazmaya yoğunlaştım daha çok. Ara sıra o uzaklardaki diyarlara, hayal dünyama gittiğimde pek sıkıntı yaratmazdı hocalarım. Üniversite hayatımın ne kadar iç karartıcı ve iğrenç olduğunu başka bir gün konuşuruz... Benim şimdi söylemek istediğim bir şeyler var sizlere :)
Ben o karanlık dönemde bir şey yazmıştım. O zamanlar farkında olmadan, düşünmeden, kelimelerin ne anlama geldiğini fark etmeden karaladım. O an oraya neyin uygun olduğunu belirleyen elimdi sanki. Şimdilerde fark ediyorum ki kendime resmen hayallerinin peşinden koş diye haykıran bir çağrıymış o :))
Şiir okumaktan nefret ederim. Daha önce hiç şiir de yazmadım açıkçası. Ne kadar kişisel ve içsel bir şey olduğunu sanırım kendiniz bir tane yazıncaya kadar anlayamıyorsunuz. Kimsenin görmesine izin vermediğiniz o gizi, süsleyerek herkese gösteriyorsunuz. Garip...
Size o şiiri yollayacağım. Güç verir umarım :)
---***---
SADECE YAŞA
Hayatın gerçekleri, almasın yaşama sevincini…
Yaşa… İnadına yaşa
Hayatı temiz yaşa, gerektiğinde gözyaşlarınla yıka.
Hayatı özgür yaşa, kimsenin elini tutmasına gerek duymadan,
Görerek ve bilerek yaşa, kapatma gözlerini korktuğunda
İnadına biraz daha aç ve onunla yüzleş
Ve asla savaşmaktan korkma, hayallerinden korkma,
Hayallerinin gerçekleştiğini hayal etmektense asla vazgeçme,
Sihri yok etme!
Unutma hissettiğin kadar özgürsündür hayatta,
İnadına hisset…
Gerçekleştiğini hisset ve gerçekleşmiş gibi yaşa hayallerin.
Mutlu ol veya mutlu olacak ufak bir sebep bul kendine
Gitmekten korkma,
Terk etmekten korkma…
Kusursuzluğu bekleme, kusurluğu yarat!
Özgür ol!
Kanatlarını barışa açmışsın gibi huzurlu…
Yaşa ama ölmekten de korkma.
Sadece yaşa…
T. Özkat